OCAK NESLİ
Bir nesildi, ne nesildi, ocakta pişen nesildi,
Pişerdi ocak od’unda budandıkça gürleşirdi.
Reisler ocağın başı, hem de dersin öz gardaşı,
Can verirdi kan verirdi her şeyiydi Ülküdaşı.
Yunus’un nur yüreğini, Yavuz’un tunç bileğini,
Ocakta görüp öğrendik Mevlana’nın dileğini.
İlim, irfan, cengâverlik “dik baş tok karın ” hep derdik,
Vatan, millet, Kur’an dedik bunları ocakta öğrendik.
Başbuğumuz yürü derdi, uyuz itler hep titrerdi,
Ülkücüye yan bakmaya kimin yüreği yeterdi.
Adaletti şiarımız Kızıl Elma hayalimiz,
Turan denen kutlu yerde birleşmekti emelimiz.
Sardık sarmaladık yurdu, canımızdı güçlü ordu,
Lakin kara bir eylülde nice güllerimiz soldu.
Öz babadan tokat yedi, Eylülleri hiç sevmedi,
Yinede devletim dedi bir adım geri gitmedi.
Vatan delisi dediler, çok çileyle denendiler,
Bir kere of demediler, Zindanlarda bilendiler.
İtildiler, kakıldılar, bir köşeye atıldılar,
Sıkışınca da (başları) Ülkücüye sarıldılar.
Çok oyunlar oynanıyor, ülkücüler budanıyor.
Aramızda kara kedi, it, çakallar dolanıyor.
Bunca oyun, bunca hile, nedir Ya Rab bunca çile,
İmtihan etme n’olur gardaşı gardaşı ile.
Ey vatan delisi yürekler, bükülmeyen o bilekler,
Şimdi yurdun her yerinde uyuz çakallar pinekler.
Devlet malı yetim malı deyip korurdun ya onları,
Kefenleri bile çaldı “sözde şehit” torunları.
Din ile aldatan ayrı, vatan millet satan ayrı,
Yetişir bunun vebali, ülküdaşım uyan gayrı.
Yürü ki millet yürüsün Ey ülkücü ne durursun,
Hep birlikte haykıralım Tanrı Türkü korusun.
21.12.2016
Bayram Ali Çelikten |